20060915

Yağmuroğlu

Yağmur yağıyordu...

Adamın biri içeri girdi.

Uzun boylu değildi. Kısa boylu da değildi. Sarışın veya esmer de... Atletik bir yapısı yoktu; ama şişman veya zayıf da değildi.

Gizemli bir havası yoktu. Yüzü pek tanıdık değildi.

İçeriyi şöyle bir süzmedi. Bakışlarını etrafta dolaştırmadı, bakışlarıyla tanıdık birilerini aramadı. Aslında, kimseye bakmadı, kimse de ona bakmadı. Açıkçası, kimseyle ve hiçbir şeyle ilgilenmiyordu.

Paltosunu çıkarmadı. Sol taraftaki boş masaya oturmadı. Herkes oturuyordu, bir o ayakta kaldı.
Kimseyi tanımıyordu; kimse onu tanımıyordu. Tanışmadı, tanıştırılmadı.

Herkesin içtiği içkiden içmedi.

Heyecanlı bir hali yoktu. Sakin bir hali yoktu. Düşünceli bir hali yoktu. Tedirgin değildi.

Aklından bir şeyler geçirmiyordu. Bir şey yapmaya çalışmıyordu, bir sonraki adımını düşünmüyordu. Anlatmaya ve anlamaya ilişkin kaygıları yoktu. Kimseye öyküsünü anlatmadı, kimsenin öyküsünü dinlemedi. Bu dünyada varolmaya, kendini bir yere koymaya çalışmıyordu. Çözmesi gereken sorunları yoktu.
(Adam, yapmadıklarının ve olmadıklarının toplamıydı...)

O aklından bir öykü yazıyordu, ben onun yazdıklarını çalıp temize çekiyordum.

Adamın biri dışarı çıktı.

Yağmur yağıyordu...